Kim ne hissediyorsa orada kalıyor.

Sonsuza kadar sürecekmiş gibi gelen kış bitti. İki gündür hava çok güzel. Dün yüzüme değen hafif, ilık rüzgar beni o kadar mutlu etti ki. Sonsuz bir ferahlık duydum. Sonra durup düşündüm acaba etraftaki diğer insanlar bu rüzgarı fark ediyor mu? Onlar da benim gibi huzurlu oldular mı yoksa akıllarındaki düşüncenin içinde kayboldukları için farkında bile değiller mi?

Küçükken bütün insanların aynı şeyi hissettiğini sanırdım. Esen rüzgarın, gördüğümüz manzaranın, başımıza gelen olayların bıraktığı hisler hep aynı diye düşünürdüm ama alakası bile yok. (Kolektif bilinci fazla bulmuşum o yaşta) Birimizi havaya uçuran neşe diğerine ulaşmıyor. Gün batımını izlerken köyünü hatırlayanla, “bana Ramazan akşamlarını hatırlatıyor” diyen. Çiçeği görünce kokusunu hisseden hatta sesini duyan varken, yanından geçip giden hep birlikte yaşıyoruz bir şekilde.

Başkalarının hislerini merak etmeye o kadar alışmışım ki hala takılıp kalıyorum. Bazen, mum gibi sürekli yanan iki kişinin birbirine “kendini tüketme” demesi kadar faydasız; yardımlar, tahminler, teselliler. Kim ne hissediyorsa orada kalıyor. Kimi kalkıp köyüne gidiyor, kimi Ramazan akşamının içine dalıyor.

Yine ne anlatıyorum, ne konuşuyorum kendi kendime derken cevap geliyor sevdiğim bir şairden. “Kim kimin derinliğini görebilir, hem hangi gözle?”

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir