Birisiyle sohbet ederken her şeyle, herkesle bağ kurmayı, anısı olan şeyleri saklamayı sevdiğini söylemişti. Anlatırken ki heyecanını karşıdan duyabiliyordum. Benimki bir nevi “anı çöpçülüğü” demişti. Bu tanıma hem şaşırmıştım hem de çok hoşuma gitmişti.
Benim de bir kutum var. İçinde arkadaşlarımdan aldığım hediyeler, orta okula giderken dinlediğim radyo programından anı olsun diye bir kenara yazdığım not, dijital radyom yokken kanalların frekansını yazıp sakladığım kağıt, lisede kullandığım tuşlu telefonun dökülen tuşları bile var. Bazen bunları neden saklamışım diye düşünüyorum.
En son kutunun içine daldığımda bunları gördüm. Resimde ki mektubu arkadaşım Elis (5) yazmış. Elisçe yazdığı için okuyamayıp tercüme etmesini istemiştim. Beni doğum günü partisine davet ediyormuş. Kağıttan zarf yapıp boyamış kendi dilinde yazdığı mektubunu içine koymuş. Diğer notu da annesine yazdırmış. Manevi hediyelerin kalbimdeki yerini anlatamam. Çocukluk diye bir dünya var. Büyüdükçe oradan uzaklaşıyoruz, hesaplı kitaplı oluyoruz. O dünyadan, manevi heyecanlardan uzaklaştığımda gidip kendi çöplüğüme dalıyorum bir süre.
Bir yanıt yazın